BLOG
EKONOMİK AÇIDAN GELİŞİRKEN TOPLUMSAL GELİŞMİŞLİĞİMİZ NEREDE
28 Haziran

EKONOMİK AÇIDAN GELİŞİRKEN TOPLUMSAL GELİŞMİŞLİĞİMİZ NEREDE

Bugün sizlerle ekonomik ve toplumsal gelişmişlik kavramlarının birbiriyle bağlantısı hakkında düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Toplumsal gelişmişliği ülkenin ekonomik açıdan performansıyla hemen örtüştürmek isteyebiliriz oysaki ekonomik kalkınma gelişmişliğe zemin oluşturacak bir sürü faktörün hayata geçirilmesi için sadece başlangıç olabilecek noktalardan bir tanesidir. Ekonomik açıdan gelişen ülkeler düşünce boyutunda geride kaldıklarında ortaya ürettiğini düşüncesizce tüketen, geleceğe yatırım boyutunda belirli bir fikir olgunluğuna ulaşmamış, bugünün güzelliklerini bugün için değerlendiren bir toplum ortaya çıkar. Ekonomik açıdan gelişmek kuşkusuz her toplumun hayalidir ancak bugün dünya üzerinde çeşitli yapılanmalara sahip devletlere baktığımızda ekonomisini istediği ölçüde geliştirememiş ancak toplumsal davranışları açısından örnek sayılabilecek olanların varlığını da görmemiz mümkündür. Ya da ekonomisi geliştikçe düşünce yapısı bağnazlaşmış olanlar bugün söz sahibi devletler arasında. Eğer ekonomi ile gelişmişlik her zaman paralel değişkenlik göstermiyorsa bu ikisini beraber götürebilmiş olanların sırrı nedir? Ya da nasıl başarılır?

Sorumluluk duygusunun tüm bu kavramların tam ortasında kaldığına inanıyorum. Birey olarak önce kendimizden sorumlu olmamız, davranışlarımızla kendi çevremizdeki etki alanımız, çevremizin daha büyük çevrelerdeki etki alanları ve de toplumun kendisinin bu alanlardan oluşması her bir hareketin etkisinin ne kadar büyük olabileceğini gösteriyor. Daha çok küçük yaşlarda yaşam kaynaklarımızı kullanırken tükettiğimiz her kaynak için yerine konabilecek bir ürün fikrinin bize aşılandığını düşünmenizi istiyorum. Kastım ikame mantığıyla değil tüketirken farklı şekilde üretme biçiminde. Bu duygunun yaş ilerledikçe şekillenmesi, olgunlaşması ve çeşitlenmesi neticesinde tükettiğini üreten, tüm kaynaklara karşı sorumlu, etrafında olan bitene karşı duyarlı bir toplum olmamız işten değil. Neticesinde varlığını sürdürürken kendisiyle ve çevresiyle barışık, düşüncelerini sözlü biçimde ifade edebilen kedisine verilmiş hakları doğru anlayıp yerinde kullanabilen çatışırken kazanan ve sonucunda ekonomik açıdan gelişmişliği doğal bir sonuç olarak kabul eden bir yaşamın ortasında kendimizi bulabiliriz. Aksi durumda ekonomisi gelişmiş ama demokrasi olarak adlandırdığı ve bahsettiğimiz tüm hakların üstüne bol geldiği, yaşamını sürdürürken her noktada çelişkilerden kurtulamamış, kendisi olamayan bir neslin özü olmamız kaçınılmaz bir sondur. Bugün toplum nezdinde oluşan her sonuç, bizlerin şekillenmesine ışık tutacak bireylerinin davranışlarından başlayarak toplumun bu davranışları nasıl algıladığı ve de geri nasıl yansıttığı ile direk bağlantılıdır. Olumsuz her olayın günlerce abartılarak ve de taraflıca şekilden şekle sokulduğu bir medya yapısının etkisinde kalınmaması mümkün değil. Oysa ki toplumumuza ışık tutacak düşünce insanlarının öfke, şiddet, hırs ve rekabete dayalı bir yönetim yapısı yerine uzlaşmacı, paylaşımcı ve yol gösterici bir yönetime nasıl sahip olunuru tartıştığı platformlara sanıyorum kimsenin itirazı olmayacaktır.

Sorumluluk duygusunun toplum davranışlarına çekirdek teşkil ettiği ve de sonuçlarının nasıl bir yaşam sürdüğümüze kadar etkisini detaylıca düşündüğümüzde bizden sonra gelecek nesillere karşı olan yaklaşımlarımızı bugünden planlamalı, öngörülü davranıp planlamış örgütlere dahil olmalı ve sosyal toplumun gelişmesine ışık tutacak sorumlu yaklaşımı geç kalmadan kendi mutluluğumuz için tatmalıyız.

Bunu başarmış toplumların davranışlarının sosyal bilimciler tarafından çok iyi irdelenmesi ve yaşantılarındaki her detayda algısal özümsemenin ve davranışsal yansıtmanın nasıl gerçekleştiğinin tespit edilmesi gerekir. Nesillerimizi yetiştirirken bu bilincin toplumun en temel yapıtaşı aileden başlatılarak diğer kurumlara yayılmasının bir devlet projesi olması gerektiğine inanıyorum. Uzun yıllara yayılacak bu projede topluma liderlik eden çeşitli özelliklerdeki bireylerin görevlendirileceği ve stratejik amaçlarla iyi kurgulanmış hedeflerin sürekli takip edilip sonuçlarının değerlendirileceği bir yapı günden güne etkisi artarak kuvvetlenecektir. Bugün onlarca kalite yaklaşımını bünyesinde uygulayan, uygulamaya çalışan, mükemmelliği hedeflemiş kurumların temel yönetim yaklaşımı niçin devlet tarafından benimsenip hedef kitleye toplumun kendisi konmasın?

Dünyadaki sayılı güzellikleri hala ülkemiz topraklarında barındırıyorken ya da bunları ayağımıza kadar getirecek müteşebbislere sahipken güzelliklerini hem doyasıya yaşamak hem de gelecek nesillere bırakacak olgunluğu da gösterebilecek bir sonuç temenni ediyorum. En son İstanbul'da açılmış dünyanın en büyük akvaryumunda yaşananları örnek olarak göstermek istiyorum. Umuyorum bu güzelliğe yapılmış haksızlık çocuklarımızın hatıralarından çabucak silinir.

Daha küçük yaşlarda bizlere göre çok geride kalmış eğitim geçmişine rağmen dünyanın yaşamımızla birlikte korunması gereken en önemli varlığımız olduğunu ısrarla zihnimize kazımış ve yaşantımda bu duygunun hep var olmasına vesile olmuş sevgili dedemi büyük bir özlemle anmak istiyorum.

Yakın zamanda tüm dünya ekonomileri arasında ilk ona girmeyi hedeflerken toplum davranışlarımız açısından da gelişmiş bir noktaya ulaşabilmemiz temennisiyle...

SenemKılıç

1978 Denizli doğumluyum. Ege Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği eğitimimi tamamladım. Dokuz Eylül Üniversitesi Sayısal Yöntemler Yüksek Lisansı Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Ana bilim dalında "X,Y Kuşağının İstihdam Politikaları" üzerine doktora eğitimi tez aşamasında devam etmekteyim...

Bana Ulaşın