Pazar dediğimiz hepimizin bildiği kadar basit aslında alıcıyla satıcının bir araya geldiği o renkli dünya. İş dünyasında farklı oyuncular da bu dünyanın misafiri ama başrolde iki oyuncu var.
 
Pazara giderken sorduğumuz tek soruyu sorun şimdi kendinize. Hadi sorun. Neye ihtiyacım var? Bu altın değerindeki sorunun cevabı paranın tüketileceği yani ekonomik değerin oluşacağı noktadır. Biz de aynısını girişimcilere soruyoruz.
 
Ürününüze ihtiyaç var mı? Yanıtı evetse durmayın pazarda yeriniz hemen alın yanıt hayırsa o zaman iki seçim yapmalısınız ya ihtiyaç olunan yerde konumlanmalısınız ya da ihtiyaç oluşturmalısınız. Size ihtiyaç duyulan yeri hemen bulamayabilirsiniz ama diğerinde de ihtiyaç oluşturmak için kaynağa ihtiyacınız var. Her türlü kaynağa.  Zaman, nakit, insan kaynağı vs.. İşte bu yüzden iş fikri hemen ürün haline gelmez dedik ya ezber bozacağız deprem yapacağız önce sizi iş fikrinizden caydırıp sonra en doğrusuna sarılın diyeceğiz.  İş fikri ürüne gelmeden önceki evre planlama evresiydi hatırlarsanız.  Planlama belki de yönetimde altın anahtar kelime. Planlama doğru olduğunda tek bir parmak hareketiyle harekete geçer ve sonuca ulaşırsınız ancak planlama eksikse sürekli başa döner sıfır çizgisine gelir tekrar konum alır tekrar yola çıkarsınız. Yola çıktığınızda varacağınız yerde alıcınız hazır bekliyor da olabilir sizden habersiz de olabilir ama önemli olan onun sizi nasıl beklediğini bilmenizdir. Önemli olan yol bittiğinde geriye dönüp boşa gelinmiş dememektir.
 
Tekrar belirtirim ki girişimcinin cesareti  aslında temkinli oluşudur ve temkin içinde hem cesaret hem de planlamayı barındırır.